18 Nisan 2024

Seçimlerden başarılı çıkıp Sancaktepe'de banyoda kalmak…

CHP'nin uzun yıllar sonra elde ettiği seçim başarısı eğer 2028'e giden süreçte kalıcı olsun-artarak büyüsün isteniyorsa, zafer havasından ve hızlı kararlardan uzak durulmalı

31 Mart akşamı seçim sonuçlarını bekleyen vatandaşlar

Seçimlerden birinci parti çıkacaksın. Memlekete ümit olacaksın. Yıllardır ilmek ilmek örülen toplumun her kesimiyle barışık politika sonuç verecek. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana'daki ve diğer illerdeki belediye başkanların önlerine çıkarılan tüm engellere rağmen iş yapacak, beğeni toplayacak, başta sosyal yardımlar herkese eşit muamele yapacak. Yani seçimlere kadar olan süreçte okyanustan geçeceksin. Ama Sancaktepe'de "jakuzi" diye başlayan konuyu "banyo"ya bağlayacak orada çırpınacaksın. Bu doğru olmayan bilgi en çok konuşulan konuların başına yerleşecek…

"Jakuzi var" diye başlayan tartışma "lüks banyoya" oradan yeni belediye başkanının mihmandarlığında gazetecilerin belediye binasında "olay yerinden bildirimine" döndü. Jakuzi yoktu ama belediye başkanının ve yardımcılarının odalarında "duşlar" vardı. Peki bir belediye başkanının ya da yardımcısının odasında duş olması ya da doğru düzgün tuvalet-banyo bulunmasının nesi anormal? CHP'li ya da başka partili belediye başkanlarının odasında da bulunabilir/bulunuyor… Dün bu konuda konuştuğum CHP içindeki kimi kaynaklar hem kimi belediyelerde hem de CHP Genel Merkezi'nde genel başkan yardımcılarının odalarında (11-12. Katlar) "ıslak zemin" yani duşlu alanlar olduğunu bunun doğal olduğunu anlatıyordu. Herhangi bir belediyede ya da kamu kurumunda inşaat faaliyetinde-satın almada bir usulsüzlük, abartı varsa bunun elbet peşine düşülür.

Sancaktepe belediyesinin duşuyla, sıradan birkaç odasıyla uğraşmak yerine, belediyeye ait borçla, Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan durumla uğraşılsa daha iyi olurdu sanırım. "Onlarla da uğraşılıyor" diyenlere söyleyeyim. Bu anlamsız-yakışıksız tartışma içinde "gürültüye gidiyor" konu. Jakuzi üzerine sosyal medyada sahte fotoğraflardan izansız göndermelere değinmeyi de zul sayıyorum. 

Söz belediyelerden açılmışken… T24'te Asya Tekyaşar'ın bir haberini okudum. Şöyle diyordu:

"Yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP, belediyelere yönelik ilk resmi talimatını verdi. Genel Merkez'den belediye başkanlıklarına gönderilen özel yazıda, belediye başkan yardımcılıkları dahil üst yönetim kadrolarına yapılacak atamalarda Genel Merkez'e bilgi aktarılması talimatı verildi. Yazıda, belediyelerin sürekli denetleneceği de bildirildi. T24'ün aldığı bilgiye göre, özellikle yeni kazanılan belediyelerde yapılacak atamalar CHP Genel Merkezi'nde dikkatle takip edilmeye başlandı. Seçimin hemen ertesinde Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek ile Genel Sekreter Selin Sayek Böke imzasıyla 5 Nisan tarihini taşıyan talimat yazısının CHP'li belediyelere gönderildiği ortaya çıktı. CHP Genel Merkezi, talimat yazısında belediyelerde yapılacak atamalarda Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına danışılması, atamanın görüş alış verişi ile yapılması gerektiğine dikkati çekti. Yine aynı şekilde belediyelerin iletişim ve kamuoyuyla bilgi paylaşım süreçlerinin CHP Genel Merkezi ile eşgüdüm içinde yürütülmesi gerektiği belirtildi."

Bu olayın üç boyutu var. Bir: Bu yazı, bu gönderi Ekrem İmamoğlu'ndan Mansur Yavaş'a partinin etkili-iddialı belediye başkanlarını doğal olarak kapsamayacak. Yani "güce göre" atama konusunda görüş alışverişinde bulunulacak. Bu yapı sıkıntı doğurmaz mı? İki: Yerelin kendi istediği kadroyla çalışması doğal hakkı. Burada diyelim ki bir isme genel merkezden itiraz edildi. Genel merkez bu konuda hangi veriyle-bilgiyle hareket edecek? Ya da genel merkez kendi istediği ismin atanmasını isterse yerel yönetimin bağımsızlığı nerede kalacak? Parti komiseri diye düşünenler olur mu? Üç: Belediyelerin her biri kendi il, ilçe, bölgesinde kendi alanında bir yerel bilgiye sahip. İletişim ve kamuoyu ile bilgi paylaşımının genel merkezle paylaşılması isteği CHP'nin elinde bulunan 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe, 48 belde dikkate alındığında nasıl bir organizsayon ve zamanlamayla yapılacağı düşünülüyor? CHP'nin uzun yıllar sonra elde ettiği seçim başarısı eğer 2028'e giden süreçte kalıcı olsun-artarak büyüsün isteniyorsa, zafer havasından ve hızlı kararlardan uzak durulmalı.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

“Milliyetçi-muhafazakâr seçmen CHP’ye, DEM Parti’yle yan yana durduğu için ne der”e teslim olmamak

İki hafta önce Öcalan’ı Meclis’te konuşturmayı önerebilecek kadar ‘açılan’ iktidar ortağı ile potansiyel süreçle ilgili olumlu konuşan iktidarın Cumhurbaşkanı ne oldu da pozisyon değiştirdi?

"
"